top of page
png.png
  • Yazarın fotoğrafı: Merve Karataş
    Merve Karataş
  • 6 gün önce
  • 2 dakikada okunur

Tesiri tüm dünyada hissedilen filozofların bilimperestliğe yönelttiği eleştiriler, çıkış noktası itibarıyla son derece rasyoneldir. Bilimin eninde sonunda tüm problemleri çözebileceğine ve ahlaki ya da varoluşsal konular gibi geleneksel olarak kapsamı dışında kalan soruları da yanıtlayabileceğine inanmak, abartılı bir yaklaşımdır.


Örneğin, "Yargıçlarımız da yapay zeka olunca adalet sorunu bitecek." şeklindeki bir argümanı elbette eleştirebilirsiniz. Çünkü adalet gibi kavramların, bilinç sahibi ve subjektif bir canlının bakış açısı dışında var olabilecek objektif bir yapısı yoktur. Doğası gereği subjektif olan bu tür nosyonlar için objektif ve transandantal bir çözümleme geliştirilebileceğine inanmak, bilime kendi amacını aşan bir yük yüklemek anlamına gelir.


Buraya kadar, bilimperestliği eleştirenlerle benim de bir fikir ayrılığım yoktur.


Ancak, özellikle Türkiye gibi felsefi mefhumların reel ve rasyonel anlamlarından saptırıldığı, bunun yerine birtakım batıl inançların ya da duygusal tatmin için kullanılan ruhani akımların (bunlar İslam gibi konvansiyonel akımlar olabileceği gibi, seküler görünümlü kitlelerin New Age soslu edebi ve demagojik söylemleri de olabilir) prim yaptığı romantik bir ülkede, bilimperestliğe yöneltilen bazı eleştirilerin aslında bilimperestliğe değil, doğrudan epistemolojiye yapılabileceğini öngörmek önemlidir.


Şahsen, yıllardır Türkiye’de sıkça karşılaştığım bilimperestlik eleştirilerinde en büyük sorun şurada ortaya çıkıyor: "Metafizik fenomenler bilimsel yöntemlerle açıklanamaz. Açıklamaya çalışıyorsan sığsındır."


Bu klişe kontra-argüman, bilimperestliğe yönelik olduğu sanılmakla birlikte, ülkemizde felsefe camiasının gereğinden fazla değer verdiği büyük bir saçmalıktır.


Bütün metafizik fenomenleri bu şekilde genellemek ve aynı potada eritmek mümkün değildir. Bu tutum, akılcılıktan tamamen kopmuş felsefecilerin—özellikle filozof demiyorum, felsefeci diyorum—problem çözümünü yokuşa sürüklemek isteyen ilerleme düşmanı kitlelerin her tartışmaya malzeme etmekten bıkmadığı sıradan bir savunma mekanizmasıdır.

Bilimsel yöntemlerle doğası açıklanabilecek metafizik fenomenler vardır; fakat bilimle çözülemeyecek metafizik fenomenler de vardır.


Birinci gruba örnek: Zamanın doğası, evrenin kaderi veya tarihi ile ilişkili tartışmalar, benlik ve karakter. İkinci gruba örnek: Yaşamın anlamı, nihilizm, ahlaki değerler ve etik sorunlar.

Bugün Türkiye’deki felsefe çevrelerinin çoğunluğu, ne yazık ki bu kadar temel bir sınıflandırmayı yapmaktan acizdir.


Örneğin, teizm tartışıyorsunuz ve karşınızdaki kişi Kelam kozmolojik argüman üzerinden size astrofizik dersi vermeye kalkıyor. Siz de bu işin böyle olmak zorunda olmadığını, astrofizikte uzay-zaman serüvenini Occam'ın Usturası’nı kolayca bir kenara atmadan akılcı yöntemlerle açıklayabilecek alternatif evren modelleri olduğunu söylüyorsunuz. Karşınızdaki kişi buna bile "bilimperestlik" diyor.


Veya insan beyninin de maddesel bir organ olduğunu, ruh diye bir şeye inanmak için elimizde bir kanıt olmadığını, bazı genlerin, proteinlerin veya nöral grupların belirli davranış eğilimleri ile ilişkili olduğunun kanıtlandığını anlatıyorsunuz. Karşınızdaki kişi buna da "bilimperestlik" diyor.


Neden?


Çünkü egosu var ve kendisini maddi evrene ait bir unsurdan öte görmek istiyor. Ruha inanmak istiyor. Tanrı’ya inanmak istiyor. Kadim ahlak kurallarına inanmak istiyor. Siz materyalizmle bu dogmalarını birazcık tehdit ettiğinizde, "felsefi tartışmalarda bilime başvurulmaz." demeyi rasyonel bir savunma mekanizması zannediyorlar.


Bu, bilimperestlik eleştirisi değildir.


Yerine göre felsefi tartışmalarda da bilime başvurulabilir. Sonuçta bilim de felsefe de evrene ve evrende var olan unsurlara dair hakikati çözümlemeye hizmet edecekse, epistemoloji bu iki alan arasında bir kesişim noktasıdır.


Eğer sırf batıl inançların sürdürülsün diye disiplinler arası diyaloğu tamamen sona erdirmeye çalışıyorsan, yaptığın şey bilimperestliği eleştirmek olmuyor, benim güzel kardeşim; düpedüz beyinsizlik oluyor.


Günümüzde bilimperestlik eleştirileri, ne yazık ki postmodernizm ile benzer bir kaderi paylaşıyor. Bu eleştirilerin, kolaycılığı bırakarak acilen ilk etapta daha akılcı ve fonksiyonel olan çıkış noktasına, özüne dönmesi gerekiyor.

bottom of page