- Merve Karataş
- 5 gün önce
- 1 dakikada okunur
En ilginç bulduğum toksinlerden biri maitotoksindir. Pek bilinmez; ama intraperitoneal enjeksiyonla ölümcül dozu kilogram başına yalnızca 50 nanogram kadar düşüktür. Bu, toksikoloji dünyasında gerçekten olağanüstü bir eşik.

Toksinler denince akla genellikle bir şeyleri inhibe eden, bloke eden mekanizmalar gelir. Bu neredeyse bir klişedir:
Kimi sodyum kanallarını bloke eder
Kimi kalsiyum kanallarını kapatır
Siyanür gibi olanlar hücresel solunumda rol alan hayati enzimleri hedef alır
Risin gibi protein sentezini durduranlar da vardır
Tıpla az çok ilgili herkes bu mekanizmalara aşinadır.
Ancak maitotoksin farklıdır. Onun özelliği bir şeyi durdurmak değil; aşırı çalıştırmaktır. Yani inhibisyon değil, tam tersi: aktivasyon.
Maitotoksin, iyon kanallarını aşırı aktive eder. Hücre zarından iyonlar öylesine kontrolsüz şekilde içeri girer ki, bu durum hücrenin iç ortamını mahveder. İyon yüklemesi, hücre içi dengeyi bozar, apoptozu tetikler.
Bu kontrolsüz iyon akışı, özellikle kardiyovasküler sistem için ölümcüldür. Hücreler birer birer çökerken, kalpte ritim bozuklukları baş gösterir. Vasküler sistem iflas eder. Ortaya çıkan tablo: hızlı hücre ölümü, vasküler şok ve sistemik toksisite.
Ve tüm bunlar yalnızca nanogram düzeyinde bir dozla gerçekleşir.