top of page
png.png
  • Yazarın fotoğrafı: Merve Karataş
    Merve Karataş
  • 6 gün önce
  • 2 dakikada okunur

Türkiye'de anti-kapitalist damar, seküler veya dindar, Türk veya Kürt fark etmeksizin her kesimde oldukça güçlüdür.



Bu vaziyetin temelleri ise Osmanlı'nın iktisadi sistemine kadar dayanır.


Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisi büyük ölçüde merkeziyetçi ve devlet kontrolü altındaydı. Tarım, ticaret ve zanaat faaliyetleri devletin düzenlemeleri ve denetimleri ile yönetiliyordu.


Tımar sistemi ile topraklar, doğrudan mülkiyete konu olmadan, devlet tarafından askeri ve idari hizmet karşılığında kişilere tahsis edilirdi. Bu sistem, doğal olarak özel mülkiyet bilincinin gelişimini engelledi ve piyasa ekonomisinin tam anlamıyla oluşmasını zorlaştırdı.


Zanaatkârlar ve tüccarlar ise loncalar altında örgütlenmişti. Loncalar, üretim miktarını ve kalitesini kontrol eder, fiyatları belirlerdi. Bu durum, serbest piyasa mekanizmalarının gelişmesini sınırladı. İşin acı tarafı, bu durum günümüzde de 5174 sayılı kanunun 12. maddesinin ı bendi ile sürmektedir.


Osmanlı ekonomisi, çeşitli vergi ve avarız ile finanse edilirdi. Vergilerin yüksekliği ve keyfiliği, sermaye birikimini zorlaştırdı ve ekonomik dinamizmi sınırladı.


İltizam sistemi ise rant arayışını teşvik etti; ekonomik üretkenliği ve verimliliği artırmak yerine, mevcut kaynaklardan maksimum rant elde etme çabaları öne çıktı. Devlet, belirli bir bölgenin veya gelir kaynağının vergi toplama hakkını açık artırma ile mültezim denilen kişilere veya gruplara kiralardı. Mültezimler, devlete önceden belirlenen bir miktarda peşin ödeme yapar ve karşılığında belirli bir süre için o bölgedeki vergileri toplama hakkını elde ederdi.


Türklerin piyasada girişimcilik aracılığı ile değil de, "sırtını devlete yaslayarak gelir elde etme" alışkanlığının o dönemdeki yansımalarından biri de budur.


Osmanlı'nın bu aşırı merkeziyetçi ekonomik yapısı, modern Türkiye'de de devletin ekonomik hayatta aktif rol almasını destekleyen bir miras bıraktı. Türk tarihinde kapitalist üretim ilişkileri ve özel mülkiyet kavramı sınırlı kaldığı için, kapitalizm Türkiye'de hep yabancı ve dış kaynaklı bir sistem olarak algılanmıştır. Bu algı, kapitalizmin yerli ekonomik kültüre aykırı ve dışlayıcı bir sistem olarak görülmesine yol açmıştır.


Anti-kapitalist ezberleri yıkma zamanı:



bottom of page