Tibuk ile konuşurken bu konuda garibimize giden bir şey olmuştu:

Bu tür buzzword’lerle prim yapmaya çalışan çoğu iktisatçı(!), davranışsal iktisadı yeni bir alanmış gibi pazarlayarak aslında kendisinin konudan ne denli uzak olduğunu ele veriyor. Konudan uzaklar evet, zira davranışsal iktisat bunların zannettikleri gibi öyle yeni çıkmış bir nosyon değil.

Bugün davranışsal iktisat kavramını ağzına sakız eden NPC analizcilerden birine Avusturya Ekolü’nden söz etseniz, alayı sizi ergen gibi düşünmekle yaftalar. Bu ise aslında bu adamların konuştukları konulara dair gerçek derinlikleri üzerine bir saptama yapabilmeniz için mükemmel bir turnusoldur.

Sen yılın 364 günü Mises anlatan insanlara "hayalperest" de, ekonominin bireysel tercihleri tamamen yok sayan kolektivist, insandan soyutlanmış, merkeziyetçi ve katı prensiplerle yönetilmesini savun; sürekli sayısal verileri ve devletin neyin nasıl "regüle edeceğini" tartış dur, prakseoloji desek yüzümüze bön bön bak. Sonra yılın kalan o 1 gününde de entelektüel görünmek için ortamlarda davranışsal iktisattan söz et.

İşte bu yüzden, konuşmalarında devletçi ekonomi yönetimini yeterince gömmeyen hiç kimseden davranışsal iktisat öğrenmeyin.

Kanaat önderleriniz önce o devlettapar, ekonomiyi sayı olarak gören kafadan kurtulsunlar.

Önce prakseoloji dendiğinde, Avusturya Ekolü dendiğinde yüzlerinin düşmeyeceği seviyeye gelsinler. Sonra dinlersiniz o arkadaşların davranışsal iktisat gibi bireyci düşünmeyi gerektiren bir konudaki fikirlerini.