- Merve Karataş
- 5 gün önce
- 1 dakikada okunur
Ekonomi denen yapı canlı bir organizma olsaydı, Marx o yapının melanoması, Keynes ise pankreas kanseri olurdu.

Marx’ta yanlış bir şeyler olduğunu biraz bakınca anlayabiliyorsun; dolayısıyla erken evrede teşhis edip sistemi ondan kurtarmak daha mümkün. Ama Keynes öyle değil. O daha beter çünkü sinsi. Sağlıklı görünen bir sistemin içine sinsice yerleşiyor. Kendine "ekonomist" diyenlerin çoğu, ilk muayenede onu fark edemiyor bile.
Pankreas kanseri de böyledir: çevresi iç organlarla dolu olduğu için kolay hissedilmez; rutin kontrollerde kamufle olur, bu sırada metastaz yapar. Genellikle semptom vermeden ilerlediği için çoğu zaman 4. evrede teşhis edilir.
İşte Keynesyen politikalarla genişletilen devlet de, kapitalizmin teşhis edilemeyen gizli kanseri gibidir.
Sistemin kan damarlarına dolanır, cerrahi müdahaleyi zorlaştırır. Bir kez uygulanınca, hükümetler bu modele bağımlı hale gelir. Geri dönüş zorlaşır. Kamu harcamaları arttıkça, özel sektör üzerindeki baskı da büyür.
Yetmezmiş gibi, sistemin bağışıklık tepkisini de baskılar. Keynesyen müdahaleler ekonomik krizleri bastırır ama çözmez; serbest piyasanın doğal düzeltici mekanizmalarını felce uğratır. Bu, günü acısız geçirmenizi sağlar belki, ama uzun vadede çok daha büyük bozulmalara yol açar.
Sonuç olarak: Keynesyenizm, kapitalizmin sağlığı açısından Marksizmden bile daha sinsi, daha dirençli ve daha tahripkâr bir tehdittir.