top of page
png.png
  • Yazarın fotoğrafı: Merve Karataş
    Merve Karataş
  • 7 May
  • 2 dakikada okunur


İran Devrimi dediğimizde, aklımıza ilk önce 1979 senesi gelir ancak bundan önce de İran'da önemli bir devrim gerçekleşmiştir: 1905'te başlamış olan İnkılab-ı Meşrutiyet. İran'da meşrutiyetin ilânı, aslında Osmanlı'da da gördüklerimiz ile pek çok açıdan benzerlik göstermektedir. Meşrutiyet yanlısı Osmanlı aydınlarının İranlı meşrutiyet taraftarlarını etkilediklerini söyleyebiliriz.


Mescid-i Süleyman'da büyük bir petrol sahasının keşfedilmesini takiben, İngilizler Anglo-persian Oil Company'i kuruyorlar ve bu firma, İran'dan petrol çıkaran ilk şirket oluyor. Bilin bakalım bu şirketin günümüzdeki ismi ne?


Bp.


Şirketin müthiş ayrıcalıklara ve güce sahip olduğunu belirtmeme lüzum yoktur sanırım. Zira Rıza Han'ı, yaptığı darbede destekleyerek Rıza Şah Pehlevi'ye dönüştürenler İngilizlerdir. Pehlevi hanedanı ise pek köklü bir hanedanlık değildir, bu hanedandan şah olmuş isimler yalnızca Rıza Şah Pehlevi ve oğlu Muhammed Rıza Pehlevi'dir. Rıza Şah'tan önce iktidar, Kaçar Hanedanlığı'nın elindedir. Rıza Han ise o dönemde kazak birliği komutanıdır. İktidarı ele geçirip kendisini şah ilân etmesi 1925 senesine tekabül eder.


Rıza Şah Pehlevi, 1930'larda İran'ı daha seküler bir devlet hâle dönüştürmüş, modernize etmiştir. Tüm bu reformlar din adamlarınca eleştirilmiştir. Bu durum pek şaşırtıcı değildir, İran'da ulemaların politik güç elde etmesi 1500'lere dayanır. Rıza şah dindarlara pek tolerans göstermemiştir. İran'daki çoğu din adamı Irak'a kaçmak zorunda kalmıştır.


İngiltere Pehlevi'yi her ne kadar kendi elleriyle iktidara getirmiş olsa da, rıza şah iktidarı boyunca İngiltere'nin İran üzerindeki hakimiyetinden rahatsızlık duydu ve yapılan petrol anlaşmalarını feshetti. İngiltere'den petrol gelirinin %5'lik daha fazla bir dilimini talep etti ve İngiltere bu talebi kabul etmek durumunda kaldı. (Ondan önce de %16'lık gibi komik bir oranı İran'a bırakıyorlardı)


2. Dünya Savaşı'nda ise gerilim doruk noktaya ulaştı, çünkü Pehlevi Ruslara İran üzerinden mühimmat gönderilmesine izin vermedi. Binaenaleyh İngiltere ve Rusya İran'a girdi. İran Ruslardan aldıkları silahlarla Ruslara karşı direnemedi. Rıza Şah iktidarı bırakmak zorunda kaldı, uzun süren diplomatik gayretler neticesinde Muhammed Rıza'nın başa geçmesine göz yumuldu.


2. Dünya Savaşı'nın bitimini takiben İngilizler, İran'da başka partilerin de yönetime dahil olabilmelerine izin verdiler ki bunun ekmeğini yiyen Komünist Parti oldu. (Tudeh) 1951'de Muhammed Musaddık, başbakan olarak atandı ve mensup olduğu Milliyetçi Parti ile "İran kitlelerinin partisi" olarak da karşımıza çıkabilecek olan komünist Tudeh partisi arasında güçlü ilişkiler kurarak İngiltere'nin çıkarlarına zarar verecek olan bazı reformları uygulamaya geçirdi. Bunlardan en mühimi petrolün ulusallaştırılması idi. Petrolün ulusallaştırılmasının ucu İngiltere'ye dokunduğundan, CIA ve İngiliz istihbaratı el birliği ile Musaddık'ı makamından indirmeyi başardılar.



Sözünü ettiğimiz iki politik parti ise, 75 yılında Şah tarafından kapatılarak tek bir parti altında birleştirildi, bu da otokrasiyi daha da güçlendirdi. Muhammed Rıza Pehlevi ise iktidarı süresince ile İran'ı modernleştirmeyi sürdürdü. Asıl yatırımlarını eğitime ve endüstriye yaptı. Kadınlara oy kullanma hakkını verdi. Kapitalist modern ekonomiye dönüşümü sağladı ve tüm bu reformlar beyaz devrim olarak tarihe geçti.


Ayetullah Humeyni ise bu noktada devreye girdi. Zaman Şiiliğin, kâfirlere karşı savaş verme zamanıydı. Humeyni şah rejimine karşı taraftar topluyordu. 78 yılının Ocak ayında ise, bir İran gazetesinde Humeyni'nin sömürgecilere hizmet eden bir İngiliz ajanı olduğu öne sürüldü.

Gösteriler bundan sonra başladı. Bu gösteriler ilk etapta büyük çaplı değildi, bir İslâm devrimi olarak değil, yönetime karşı ekonomik sebeplerden ötürü çıkmış sıradan bir isyan olarak başlamıştı. Lakin hükumetin göstericilere karşı silahlı kuvvetlerini kullanması olayları alevlendirdi.


Protestolar gitgide büyüdü.


İsyan bastırılamayınca Muhammed Rıza Pehlevi İran'dan kaçtı. Humeyni 1979'da İran'a döndü ve devrimin siyasi ve ruhani lideri oldu. Böylece eski dikta rejiminin yerini, şeriat soslu yeni bir dikta rejimi aldı.

bottom of page