- Merve Karataş
- 6 gün önce
- 2 dakikada okunur
"Devlet de aynı, girişimci de aynı." kafasında olup özel girişimciyi devletle bir tutanların anlayamadıkları nokta Adam Smith'in ekonomiye giriş 101 felsefesidir.

Devlet ile müteşebbis arasında ciddi bir fark vardır ki, Smith bunu gayet kısa ve öz bir cümleyle ifade eder:
"It is not from the benevolence of the butcher, the brewer, or the baker that we expect our dinner, but from their regard to their own interest." = "Akşam yemeğimizi kasap, bira üreticisi veya fırıncının iyilikseverliğinden değil, onların kendi çıkarlarına verdikleri önemden bekliyoruz."
Bunu "bencillik" olarak görmek için akılcı bir nedenden söz edilemez. Bilakis müteşebbis kendi çıkarını düşündüğü için en iyi hizmeti en verimli biçimde vermekle yükümlüdür. Zira bunu başaramaz ise zarar eden de kendisi olur, devlet için ise bu tür bir teşvik namevcuttur.
Fareed Zakaria'nın İlliberal Demokrasinin Yükselişi kitabı 1997'de yayınlanmıştır. Kavramları artık doğru kullanmak gerekiyor. Televizyondaki bir ekonomistin x politikasına "neoliberal" diyip dememesi konuyu bilmeyenler için bir tür argumentum ad verecundiam tuzağı olması dışında çok fazla anlam ifade etmemektedir.
Mevzunun bir de güç dengesi boyutu vardır ki, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için hayati önem arz eder. Karl Marx'ın sermayenin temerküzü olarak adlandırdığı durumun sonuçları asıl devlet eliyle gerçekleştiğinde ağır olur.
Delilik nedir? Aynı hataları tekrar tekrar yapıp farklı bir sonuç beklemektir. Türk muhalifini rahatsız eden var olmayan müteşebbisler değil, özelleştirip özelleştirip devletin sırtından geçinen iktidardır. Öyleyse Türkiye'de bundan sonraki iktidarların özelleştirip özelleştirip yandaşa dağıtmasını istemeyen muhalefet, daha fazla devletçiliği de uzun vadeli bir çözüm gibi görmemelidir.
Müteşebbise nefes aldıracak gerek sosyal gerekse ekonomik koşullar sağlanmadığı sürece Türkiye gelişmez. İnsanlarımız da işe yaramayacak çözüm önerileri üzerinde kafa patlatmayı sürdürür. Millet gerçek problemi dillendirmeden kafayı kuma gömmeye, üretim çeşitliliğinden yoksun olduğumuz için 50 yıl daha dolar kurunu ve faiz-enflasyon ilişkisini tartışmaya devam eder.
Türkiye'de gelişimin önünü kapayan en önemli faktörler robotlaştırıcı eğitim, individüalizm alerjisi ve hukuk sorunudur. Bunlar ahlakçı değil kurumsalcı yaklaşımlarla çözülmedikçe de istediğiniz kadar kredi verin veya bilmem kaç yaş altına vergi avantajı sağlayın, ülke bir adım ileri gidemez.