- Merve Karataş
- 5 gün önce
- 2 dakikada okunur
Türkçe'ye "seçkin ceset" olarak çevrilebilecek olan, 1920'lerde sürrealist sanatçılar arasında popülerleşmiş bir oyun ve tekniktir. Cadavre exquis'yle sanatın farklı formlarında karşılaşmak mümkündür. Ortaya çıkan nihai eser bazen sürrealist sanatçıların bir araya gelerek oluşturacakları cümlelerdir, bazen ise bir çizimdir.

Cadavre exquis aleatorik, rastlamsal bir metottur. Oyuna katılanlar diğer oyuncuların ne yaptıklarını görmeden esere diledikleri gibi bir katkıda bulunurlar. Bu şekilde sürreal kompozisyon rastgele bir gelişim gösterecektir.
Cadavre exquis tekniğinin doğduğu gün, Marcel Duhamel, Jacques Prévert, Yves Tanguy ve elbette; öfkeli manifestosu ile tanıdığımız André Breton, Montparnasse'taydılar. Bahsini ettiğimiz isimlerin oyunu oynadığı o günde, bu teknik ile ortaya çıkmış olan ilk cümle "Le cadavre exquis boira le vin nouveau." (Seçkin ceset yeni şarabı içecek) olmuştur. Oyunun ismi de bu cümleden türetilmiştir.
Oyunun oynanış şekli oldukça basittir. Oyun edebi formda oynanıyorsa, ilk sanatçı boş bir kağıda bir sözcük ekler. Devamında kağıt eklenen sözcüğün görünmez hâle geleceği şekilde katlanır. Böylece sıradaki sanatçı kağıda ekleme yapabilir. Benzer bir durum, oyunun çizimler ile oynanan biçimi için de geçerlidir. Sürrealistlerin, eserlerinde otomatizm ile bilincin müdahalesini bastırmaya yönelik gayretler göstermeleri bir yana, Cadavre exquis'de temel gayenin belirsizliğin yardımı ile düşüncelerin birleştirilebilirliğini açığa çıkarmak olduğunu söyleyebiliriz.
* Paragrafı okuduktan sonra "Ne saçmalıyor bu?" deme olasılığınızdan ötürü, sözü bizzat breton'a bırakacağım:
"Ara sıra aynı odada birçok kişi tarafından eşzamanlı olarak yazılan sürrealist metinlerde, tek bir cümle veya resim oluşturmak amacıyla herkesin sadece bir öğesini sağladığı ortak çalışmalarda belirsiz bir şeyi tanımlarken tamamen beklenmedik bir duruma yol açacak olayları tahmin ederken vs. , düşüncenin garip bir olanağını açığa çıkardığımıza inanıyoruz, birleştirilebilme olanağını. Bu suretle çok çarpıcı ilişkiler kurulduğu, olağanüstü benzerliklerin meydana çıktığı, çoğu kez açıklanamaz bir reddedilemezlik faktörünün işe karıştığı, kısaca bunun en sıradışı buluşma zeminlerinden biri olduğu gerçektir. Fakat henüz sadece nerede olduğunu tahmin etme aşamasındayız. Kaldı ki, bu alanda yalnızca kendi kaynaklarımıza güvenmenin saçma bir kibir gösterisi olacağı ortadadır. Olasılık hesabının gerekliliklerinden başka, ki metafizikte bunlar neredeyse her zaman insanın en küçük iddiadan elde edebileceği çıkarla orantısızdır ve bizi başlangıçta sayımızın on veya yüz kat artmasını beklemeye mecbur edecektir, özellikle hepsine akademik psikolojinin aşılandığı kişiler arasında kabul görmeyen çözülme ve geleceği görebilme kabiliyetini de dikkate almalıyız. Bu münasebetle hiçbir şey, hem normal hem diğer dünyadan alınmış belirli denekleri, hem yan gösterinin hem muayenehanenin ruhuna meydan okuyarak, yani tek kelimeyle sürrealist bir tavırla “izlemeye” çalışmaktan daha faydalı olmayacaktır. Bu gözlemlerin sonucu, herhangi bir şiirselleştirmeye olanak vermeden, doğalcı bir biçimde kaydedilmelidir."