top of page
png.png
  • Yazarın fotoğrafı: Merve Karataş
    Merve Karataş
  • 7 May
  • 2 dakikada okunur

Türk hukuk sistemi, işlevsizlikten kurtulabilmesi için ciddi ve kapsamlı reformlara ihtiyaç duyan bir alandır. Hukukçu olmamakla birlikte çocukluğumun büyük kısmı adliye koridorlarında geçtiği için, bu sistemin temel aksaklıklarını birebir gözlemleme şansı buldum. Bu gözlemlerden yola çıkarak, çözüm önerilerimi sistematik bir şekilde sunmak istiyorum.




1. Adli Yargı Mahkemelerinin Yeniden Yapılandırılması

A. Ceza Mahkemeleri

Ceza mahkemelerinin işleyişinin hızlandırılması için Amerikan tipi jürili sisteme geçiş değerlendirilebilir. Hakimin görevi dedektiflik yapmak değil, yalnızca hukuki değerlendirme yapmaktır. Suçun oluşup oluşmadığına ise jüri karar vermelidir. Bu bağlamda:

  • Birinci derecede kanıt varsa ceza en üstten verilmelidir.

  • Delillerde şüphe varsa veya jüri ikinci derecede suçluya hükmederse ceza indirilmeli,

  • Üçüncü derece delillerde ise ceza daha da hafifletilmelidir.

B. Hukuk Mahkemeleri

Hukuk mahkemelerinde yalnızca gerçekten keşif, bilirkişi incelemesi gibi karmaşık unsurlar içeren davalarda duruşma yapılmalıdır. Basit ve evrak üzerinden çözülebilecek davalarda mahkeme süreci hızlandırılmalı, dijital sistemle karar verilebilmelidir.

Örnek:Satın aldığınız evde kiracı oturuyor. Tapuyu gösterip, kiracının tahliyesini talep ettiğinizde sistemin 6 ay duruşma açıp bekletmesi yerine, evrak üzerinden birkaç hafta içinde karar verilmelidir.

2. Güçler Ayrılığı ve Yargı Bağımsızlığı

Türk yargısının temel sorunu, güçler ayrılığı ilkesinin işlememesidir. Bu, popülist söylemlerle değil, kurumsal değişimle düzeltilebilir.

Somut Öneri:Hakimler ve Savcılar Kurulu'nda (HSK) Adalet Bakanı'nın ne oy hakkı ne de üyeliği olmamalıdır. Adalet Bakanı siyasi bir figürdür; bu nedenle yargının yapısal organlarında yer almamalıdır. “Bir oyla ne olur?” demeyin; uygulamada çoğu hukukçu, Adalet Bakanı'nın olduğu ortamda gerçek anlamda bağımsız davranamaz.

Atamaları yapan yapı tüm siyasi etkilerden arındırılmalıdır. Bu, anayasaya "bağımsızlık" yazmakla değil, kurumların yapısını değiştirerek olur.

3. Uzmanlaşma Eksikliği

Hakimlerin her görev yerinde farklı mahkemelerde görevlendirilmesi (müstemir yetki), uzmanlaşmanın önündeki büyük bir engeldir. Ceza hakimini bir gecede hukuk mahkemesine atadığınızda o hakim neredeyse sıfırdan başlar.

Tıptaki karşılığı:Bir onkoloji uzmanını ertesi gün gastroenterolojiye atamak gibidir. Sağlık sisteminde böyle bir uygulamanın yıkıcı olacağı ortadadır; aynısı şu anda yargıda yaşanıyor.

4. Liyakat Sorunu

“Liyakat gelecek” demekle liyakat gelmez.

Çözüm:

  • Mülakatlar kaldırılmalıdır.

  • Klavye sınavlarında tüm adaylara aynı metnin verilmesi uygulamasına son verilmelidir. Bu tür yöntemler, sonradan sınava girenlere avantaj sağlar ve eşitsizlik yaratır.

5. Yasalarda İstikrar Sorunu

Yargının yavaş işlemesinin bir sebebi de sürekli değişen yasalardır. Hukukçular, her gün Resmî Gazete kovalamak zorunda kalıyor.

  • Yasalar sık sık değişmemeli.

  • Kişilere göre değil, hukukun evrensel ilkelerine göre yazılmalı.

  • Özellikle infaz yasalarıyla oynanması durdurulmalı. Bugünkü uygulama fiilen "örtülü af" niteliğinde olduğu için toplumun adalet duygusunu zedeliyor.

6. İfade Özgürlüğü Önündeki Engeller

Adalet sisteminin boş davalarla vakit kaybetmemesi ve demokrasinin sağlıklı işlemesi için:

  • Siyasetçileri eleştirmeye engel olan tüm yasalar, hakaret maddesi dahil, kaldırılmalıdır.

  • Adliyeler, yaşlı siyasetçilerin “ağlama yeri” olmamalı.

  • Bu hem kaynak israfıdır, hem de ifade özgürlüğünü baltalar.

7. Dijital Altyapı: UYAP Sorunu

Son olarak, UYAP’ın yavaşlığı ve sık çökmesi büyük bir sorun. Ancak tüm yukarıdaki yapısal problemlere kıyasla bu, en hafif sorunlardan biridir. Yine de modern yargı sisteminde dijital altyapı aksaklıkları affedilemezdir.

Sonuç yerine:

Okumaya üşenenler için tek cümlelik özet:“Türk yargı sisteminin sorunu tek bir maddeyle değil, kurumsal çürüme ve siyasi tahakkümle açıklanabilir.”

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page