top of page
png.png
  • Yazarın fotoğrafı: Merve Karataş
    Merve Karataş
  • 6 gün önce
  • 2 dakikada okunur

Mülkiyet hakkı, Allahçı Komünist Parti döneminde ayaklar altına alınmış temel bir haktır.


Ana akım muhalefet, yapılan soygunların irrasyonelliği ve tehlikesine hâlâ yeterince uyanabilmiş değil. Oysa devletin millete attığı ve atacağı en büyük kazıkların başında, AKP döneminde en çok yatırım yapılan konut piyasası gelmektedir.



1) Rezerv Alan Uygulamaları


Bu konuda Mimarlar Odası'ndan İTÜ'deki akademisyenlere kadar birçok kişiyle görüştüm. Hepsi aynı şeyi söylüyor: Uygulamaya geçirilen projelerin depreme karşı hiçbir gerçek anlamda ilgisi yok. Tek dert, halkın mülküne el koyarak İslamcı camiaya kolay yoldan sermaye transferi sağlamak.


Depremi gerçekten dert edinen bir yönetim, yapı denetim sistemini müteahhitlerin çıkarına göre düzenlemez ve mimar-mühendis odalarının gücünü sınırlandırmakla uğraşmazdı.

Bu yüzden Avcılar, Zeytinburnu, Küçükçekmece gibi gerçekten riskli bölgeler olduğu gibi dururken; İstanbul’un çok daha düşük riskli fakat değerli semtlerinde, örneğin Kadıköy veya Bebek’te, insanlar evlerinden ediliyor. Çünkü devletin derdi güvenlik değil; yüksek değerli bölgeleri yandaş sermayeye devretmek.


Son yapılan yasal değişikliklerle birlikte, devlet artık size kendi semtinizde yeni bir ev vermek zorunda değil. Ödemeyi kabul etmediğinizde, başka semte sürülmenizin önü açıldı. Devlet “aynı değerde başka bir semtte ev verilecek” dese de buna inanmak için ya Pollyanna olmak ya da Türkiye gerçeklerini hiç bilmemek gerekir. Çünkü kentsel dönüşümde, ödeme yapamayanların evlerini piyasa değerinin çok altında satın alan da aynı devlet.


2) Türk Borçlar Kanunu


AKP, konut krizinin sorumlusu olarak kendi ekonomik politikaları yerine ev sahiplerini hedef gösterdi. Bu da büyük ölçüde işe yaradı. Öyle ki, enflasyonun çok altında kalan kira artışlarına getirilen %25 zam sınırı, pek çok solcu muhalif tarafından da alkışlandı.


Bugün bu %25 sınırlaması kalkmış olsa da aynı zihniyet sürüyor. Bir ev sahibi olarak mülkünüzü 1-2 yıllığına kiraya vermek isteseniz bile, TBK 347. madde nedeniyle, sözleşme süresi dolduğunda kiracıyı tahliye edemeyebilirsiniz. 10 yıl boyunca 1000 lira kira ödeyen bir kiracı, “Ehonomi çoh eyi yeğen” diyerek mülkünüzü işgal edebilir ve bu da yasal olarak desteklenir.


Çünkü bu, ekonomik krizin tabandaki etkilerini hafifletmek isteyen AKP’nin işine gelir. Ancak bunun bedeli yine mülkiyet hakkının çiğnenmesi olur. Karşılıklı imzalanmış bir sözleşmeye rağmen, kendi mülkünüze dönüp oturamazsınız.


3) Acele Kamulaştırmalar


Ne yazık ki, AKP’nin kamu mallarını yandaşlara peşkeş çekmesini eleştirirken, bazı beton solcular AKP’yi “liberal” sanma hatasına düşüyor. Oysa mülkiyet hakkı, hukukun üstünlüğü ve ifade hürriyeti gibi temel alanlarda bu denli problemli bir yapı liberal olamaz.

AKP’nin “acele kamulaştırma” alışkanlığı ise bu zihniyetin bir başka tezahürü. Bu uygulamalar genellikle bir gecede ve paket hâlinde yürürlüğe giriyor.


Tüm bu konular, bugün size ilgisiz ya da sıkıcı görünüyor olabilir. Hatta solcuysanız, içten içe bu uygulamaları destekleyip, AKP’li görünmemek adına bıyığınızın altına bir gülümseme gizliyor olabilirsiniz.


Gelgelelim yarın öbür gün sizin de mülkiyetinize çökülürse, sosyalist enternasyonal üyesi ana muhalefet partisi bu hak ihlallerine karşı ciddi bir mücadele yürütür mü, bunu iyice düşünün. Gelecek planlarınızı buna göre yapmanızda fayda var.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page