top of page
png.png
  • Yazarın fotoğrafı: Merve Karataş
    Merve Karataş
  • 7 May
  • 3 dakikada okunur

Bu konu gerçekten çok sığ argümanlarla tartışılıyor. Ana dilde eğitim hakkı ve ana dil öğretimi hakkının aynı şey zannedilmesine mi yanarsın, diğer ülkelerde neyin nasıl uygulandığını bilmeden yorum yapanlara mı yanarsın?




Öncelikle, Avrupa bu hakları azınlıklara durduk yere vermedi, ortaya çıkabilecek potansiyel çatışmaları önlemek için verdi. Avrupa Konseyi'nde European Charter For Regional Or Minority Languages'in (Avrupa Bölgesel Diller Ve Azınlık Dillerini Koruma Antlaşması) 1992 yılında kabul edilmesi bir tesadüf değil.


SSCB dağılınca Doğu Avrupa'da ciddi bir etnolinguistik bir çatışma dalgası beliriyor. Batı Avrupa da bu sırada boş durmuyor. Doğudaki etnolinguistik çatışmanın yayılmasına ilişkin korkular batıyı demokratikleşmenin dil çeşitliliği ile nasıl baş edeceği üzerinde düşünmeye ve önlem almaya itiyor.


Avrupa ülkeleri, kendi demokratik sistemlerini bu çatışmalardan koruyabilmek adına standartlar geliştirme yoluna gidiyorlar. Bundan sonra da Framework Convention for the Protection of National Minorities kabul ediliyor. 2009'da 39 üye devlet azınlık haklarını korumayı onaylıyor.


Peki Türkiye ne yapıyor?


Avrupa'nın kendisi için "önlem" olarak gördüğü şeyi "divide et impera" tehdidi gibi yorumluyor. Bu problemleri bastırarak çözebileceğini zannediyor. Gidiyor Kürtçe tiyatro yasaklıyor.

Avrupa özelinde bölgesel azınlık dillerine güzel bir örnek Bask dili. Belçika için Flandre veya İsviçre'deki kantonların farklılıkları. Örnekler çoğaltılabilir. Verilen haklar ülkeden ülkeye değişse de Batı'da bu tür bölgesel dil gruplarına hak verme hususunda pozitif bir trend var. Lakin "Türkçeyi hiç öğrenmeyeyim, sadece Kürtçe öğreneyim." şeklinde bir hak arama biçimi zaten Avrupa'da da yok. Buyrun bakın ne denmiş:


"Every european citizen should be able to study their mother tongue but every european citizen must also be able to speak the official language (or one of the official languages) of the country of which he or she is a citizen."  


Yani zaten ana dilde eğitim hakkı veya ana dil öğretimi hakkı verilen azınlıklar bulundukları ülkelerin resmi dillerini de öğrenmekle yükümlüler.


Ana dilde eğitim hakkının esprisi, bütün eğitimi ana dilde almak değil. Çocukluk döneminde okuma yazma gibi temel konular ana dilde öğrenildiği zaman, çocuklarda temel daha sağlam oluyor. Bu yüzden ilk yıllarda çocuklara ana dilde eğitim hakkı vermek rasyonel. Çocuklar eğitimlerine resmi dilde devam ediyorlar. Resmi dili ana dilde eğitim alırken ayrı bir ders olarak alabiliyorlar.


Türkiye'de Kürtçeyi ilerleyen yıllarda seçmeli ders olarak vermek bu yüzden pek anlamlı bir uygulama değil, ki çoğu Kürt çocuğu o haktan da faydalanamıyor çünkü çocuğun dersi alıp alamaması yeterli öğrencinin seçmeli dersi seçip seçmemesine bağlı oluyor.

Singapur'da ırklara göre İngilizcenin yanında Tamilce, Malayca veya standart Çince öğrenmek zorunlu ama bu zorunluluk lise son sınıfa kadar sürüyor. Belçika'da devlet okulları bölgeye göre eğitim veriyor. Yani Belçika'da Felemenkçe , Fransızca veya Almanca eğitim mevcut ama onlardaki bu durum ülkenin siyasi yapısı ile uyuşuyor. Fransa'da bilingualizm korunuyor ancak fon sağlanmıyor.


ABD 2001'de no child left behind act ile 60'ların bilingual education act'i ile ayrılan fonu kesti, binaenaleyh ABD'de bu durum hâlâ tartışılıyor. ABD bu konuda Avrupa'daki gibi progresivist bir tutum sergilemedi zira ABD SSCB sonrası ortaya çıkan etnolinguistik etkiden Avrupa gibi nasiplenmedi, halihazırda oldukça heterojen bir yapıdaydı. Türkiye'nin ise yıllardır çözümlenememiş bir Kürt sorunu var.


Azınlık çocuklarının eğitimin ilk yıllarını Türkçe dersi eşliğinde ana dillerinde alabilmeleri sağlansa bu hem Türkiye'nin entelektüel sermayesi için faydalı olur hem de Kürt sorunu için yapıcı bir adım olur. Eğitim hayatının ilk döneminin ana dilde olmasının faydaları ile ilgili sürüyle bilimsel araştırma var, bunlar artık günümüzde genel kabul gören şeyler. Haliyle tartışılması gereken hakkı verip vermemek değil. Artık ana dil öğrenimi ve ana dilde eğitimin aynı şey olmadığını, fon sağlanıp sağlanmayacağını, devlet okulları ve özel okullar ile ilgili yasal ayrımları konuşmak gerekiyor.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page